İşçi Alacak ve Tazminatları

Aile sigortası (3)

Bu sigorta kolunun en belirgin özelliği, nüfus artışını teşvik edici olması. Kanımızca böyle bir sigorta kolunun kurulmasında, Avrupa ülkelerinin dünya savaşları sırasında kapsamlı şekilde nüfus kaybına uğraması etkili oldu. Günümüzde de gittikçe yaşlanan bir nüfus yapısına sahip olmaları aile sigortasının Avrupalılar açısından önemini koruması anlamına geliyor. Bu aynı zamanda aile sigortasının Türkiye’de bu güne kadar neden uygulamaya geçirilmediği ve ileride batılı ülkelerde uygulandığı şekliyle bir aile sigortasının uygulanması zorunluluğuyla karşı karşıya kalıp kalmayacağının da cevabı olacak. Çünkü, bizde de Cumhuriyetin kurulduğu ilk yıllarda Birinci Dünya Savaşı ve Kurtuluş Savaşı’nın etkisiyle azalan nüfusumuzu artırabilmek için bazı politikalar uygulandı. Örneğin Lozan Mübadelesi veya diğer Balkan ülkelerinden göçlere izin verilmesi gibi… Ancak zamanla özellikle yetmişli yıllara gelindiğinde, ulusal kalkınma hızımız, nüfus artış hızının çok altında kalıyordu. Bu nedenle bizde bir devlet politikası olarak nüfus planlaması çalışmaları başlatıldı. Kanımızca, gerek 1965 yılında 506 Sayılı Kanun’un yürürlüğe girişi ve gerekse sonrasında sosyal güvenlik alanında bir çok adım atılmışsa da aile sigortası uygulamasına geçiş yönünde herhangi bir adım atılmamasında nüfus planlaması politikasının etkisi büyüktür.

YARDIM MİKTARLARI
Yine Almanya’daki aile sigortası uygulamasında, Almanya’da ikamet eden çocuklarla Almanya dışında ikamet edenler arasında yardım miktarlarında büyük farklılıklar olduğu dikkatinizi çekmiştir. Oysa geçmişte, yardım miktarlarında bu yönden bir ayrım söz konusu değildi. Ancak sonradan, Almanya dışında oturup da yardım yaptıkları bu çocukların Alman ekonomisine katkı vermediğini gördüler. Ayrıca aile fertleri Türkiye’de kalan bazı gurbetçi işçilerimizin sırf daha fazla çocuk parası alabilmek için kendi çocuklarının yanında yeğen, kuzen gibi yakınlarını da kendi nüfusuna aldıklarına sıkça rastlanılıyordu. Kuşkusuz yardım miktarlarının farklılaştırılmasında bunlar etkili oldu.
Diğer Avrupa ülkelerindeki aile sigortası uygulamaları da üç aşağı beş yukarı aynı. Örneğin etkin ve kapsamlı bir sosyal güvenlik sisteminin uygulandığı Hollanda’da da üç ana bölümden oluşan bir sistem var. Bu bölümler halk sigortaları, işçi sigortaları ve sosyal yardımlardır. Çocuk paraları sigortası (AKW) halk sigortaları grubuna giriyor ve tamamen vergilerle finanse ediliyor.

RADİKAL DÖNÜŞÜM

Avusturya’da “Aile yardımı (Familienbeihilfe)” ile “Çocuklar için vergi indirim tutarı (Kinderabsetzbetrag)” olarak adlandırılır. Şimdi Türkiye’de de Avrupa’da uygulandığı şekliyle bir aile sigortası veya diğer ifadeyle çocuk yardımı uygulaması başlatılıp başlatılmayacağına değinelim. Çünkü henüz yeterince gündeme gelmemekle birlikte bizde de nüfusun yaşlanma eğilimine girdiği bir gerçek. Hatta gittikçe azalan nüfus artış hızı nedeniyle Türkiye nüfusunun hiçbir zaman yüz milyona ulaşamayacağı tahminleri yapılıyor. Şimdilik bu hususa, sadece sayın Başbakanımız nikah şahitliğini yaptığı yeni evlenen çiftlere üç çocuk tavsiyesiyle dikkat çekmeye çalıştığı görüyoruz. Ancak yakın gelecekte, zorunlu olarak yarım asırlık nüfus planlaması politikamızda radikal bir dönüşüm yaşayacağımızı şimdiden söyleyebiliriz. Belki de batılı ülkelerde uygulandığı şekliyle aile yükleri sigortası ülke gündemine gelecektir. Bu noktada aklınıza, geçtiğimiz seçim sürecinin en popüler seçim vaatlerinden birisi olan “aile sigortası” kavramı gelebilir.

KAYNAK ELEŞTİRİSİ

Şahsen, gördüğü ilgi nedeniyle CHP’nin, aile sigortasını bundan sonraki seçim çalışmalarında da etkili şekilde kullanacağını düşünüyorum. Bu nedenle, sonraki yazılarda CHP’nin bir seçim vaadi olarak sunduğu aile sigortasını etraflıca değerlendirmek istiyorum. Çünkü eksikliklerine rağmen kapsamlı bir proje olan aile sigortası modeli, seçimin yükselen tansiyonunda “her aileye altı yüz lira verilmesi” gibi birkaç slogan cümle ile tanımlanabildi. Keza bu modele eleştiriler de sadece gerekli kaynağın nereden bulunacağı yönüyle yapıldı.

OKUR SORUSUNA CEVAP
SORU:
Emeklilik için gerekli prim gün sayısını doldurdum, ancak yaşımı bekliyorum. İş bulamadığım için sigortam devam etmiyor ve sağlık güvencem de yok. Sağlık güvencesi için her ay düzenli olarak sağlık sigortası primi yatırmak zorunda mıyım? Bu prim ne şekilde artıyor?
(TÜLİNT GEZGİN)
CEVAP: Sigortalılığınızın devam etmediği dönemlerde sağlık güvencenizin devamı için çeşitli alternatifler var. İlki bakmakla yükümlü olunan kişi sıfatıyla bir başkasının sağlık güvencesinden yararlanmak. Emekli ya da sigortalılığı devam eden eş, ana-baba ya da çocuğunuzdan yararlanmanız mümkün. Tabii her seçenekte bazı özel koşullar mevcut. İkinci alternatifiniz isteğe bağlı sigortalı olmak ya da sadece isteğe bağlı genel sağlık sigortası primi yatırmak. Genel sağlık sigortasının zorunlu uygulaması ertelendiği için, şu aşamada isteğe bağlı. Bunun için ilçe kaymakamlık yeşil kart bürosuna başvurup, gelir testi yaptırmanız gerekiyor. Gelir testinde aile içinde kişi başına düşen gelir miktarınız, asgari ücretin üçte birinden (265.50 TL) az ise zaten yeşil kartlı olursunuz. Aile içinde kişi başına gelir 265.50 TL’den asgari ücrete(796.50 TL) kadar ise aylık 31.86 TL prim ödemeniz gerekir. Kişi başına gelir, asgari ücret ile asgari ücretin iki katı arasında çıkarsa aylık 95.58 TL, asgari ücretin iki katından da fazla ise aylık 191.16 TL tutarında genel sağlık sigortası primi ödemeniz gerekir. Bu prim asgari ücret değiştikçe aynı oranda artar. Ama bu test sonucu ödemeniz gereken prim en yüksek dilime girer ve 191.16 TL olur. Geçmiş çalışmalarınızda sigorta bildirimleriniz de asgari ücretten yapılmışsa bunun yerine isteğe bağlı sigortalı olup 254.88 TL prim yatırarak hem sağlık güvencesi kazanır hem de prim gün sayınızı daha da artırabilirsiniz.

Celal KAPAN/Yeni Asır/17.6.2011

Paylaşabilirsiniz

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir