Tüm Olaylar

Vitaminler öldürüyor

Bu hafta başında Archives of Internal Medicine isimli muteber tıp dergisinde yayımlanan araştırmada da her gün multivitamin, folik asit, B6 ve çinko, demir, bakır, magnezyum gibi mineral haplarını içen kadınların ölüm risklerinin artmış olduğu ortaya çıktı. Araştırma, ortalama yaşları 62 olan 40 bin kadının 19 sene takip edilmesiyle gerçekleştirildi. Doktor Jaakko Mursu ve ekibi, “Şu anki verilere bakarak, vitaminlerin genel ve yaygın kullanımını meşru kılacak bir sebep göremiyoruz.” diyor.

Amerikalı bilim adamlarının Kanada, ABD ve Porto Riko’da yaptığı, 10 yıl süren ve 35 bin kişinin katıldığı ve bu hafta yayınlanan başka bir araştırma da, E vitamini ve selenyum takviyesinin sağlıklı erkeklerde prostat kanseri riskini yüzde 17 artırabileceğini gösterdi. Araştırmacılardan Eric Klein, E vitamini ve selenyum kullanmanın bir yararı olmadığı gibi hatta bazıları için büyük risk teşkil edebileceğini vurguluyor.

Amerika’da 77 binden fazla kişi üzerinde yapılan bir başka araştırmada da uzun yıllar boyunca C, E vitamini ve folat gibi multivitamin kullanımının akciğer kanseri riskini azaltmadığı gibi, günde 400 miligram E vitamini alanlarda akciğer kanseri riskinin yüzde 28 daha fazla olduğu ortaya konulmuştu. Üstelik tehlike, sigara içenlerde daha da büyük bulunmuştu.

Bunlar hiç de sürpriz sonuçlar değil. Çünkü daha önce yapılan çalışmalarda da yüksek miktarda ve uzun süre alınan A, C ve E vitaminlerinin akciğer ve mide-bağırsak kanserlerine bağlı ölümleri artırdığı ve düzenli olarak vitamin hapı kullanan her 1 milyon kişiden 9 bininin bu nedenle vaktinden önce yaşamlarını yitirdikleri ileri sürülmüştü.

Folik asidin foyası daha önce çıkmıştı

Bir zamanların gözde vitamini de folik asit idi. Folik asit, vücudumuzdaki hücrelerin çoğalmasında ve hayatlarını sürdürmelerinde olmazsa olmaz bir vitamin; DNA’nın oluşumunda ve tamirinde çok önemli rolü var.

İlk yapılan bazı araştırmalarda folik asidin felç ve kalp hastalığı riskini azaltacağının ve kalın bağırsak kanserini engelleyebileceği ileri sürülünce folik asit “harika vitamin” olarak adlandırıldı ve birçok insan, kalp hastası ve kanser olmamak için folik asit tabletleri kullanmaya başladı. Ancak beklenen olmadı.

Amerika, Kanada ve Şili gibi, unlara ve benzeri ürünlere folik asit eklenen ülkelerde kalın bağırsak kanserlerinde yüzde 200’e varan artışlar dikkati çekmeye başladı. Araştırmalarda folik asidin yüksek dozlarının normal hücreler yanında kanser hücrelerinin çoğalmalarını kolaylaştırdıkları ve artırdıkları anlaşıldı.

Folik asidin doğurma çağındaki kadınlar tarafından mutlaka alınması gerektiğine hiç şüphe yok. Ancak özellikle yaşlı insanlar tarafından gereğinden fazla alınırsa kanser riskini artırmak gibi ciddi bir olumsuzluğu da ortada.

Vitamin çılgınlığı tüm dünyayı sardı

Tüm dünyada giderek artan bir ‘vitamin çılgınlığı’ yaşanıyor. İnsanlar elmayı, portakalı, mandalinayı bıraktı, vitamin hapı içiyor; çocuklarına balık yedirmiyor omega 3 yutturuyor; yoğurdun yerini probiyotikler aldı. İstatistiklere göre erişkin Amerikalıların en az yarısı vitamin hapı kullanıyor. Bunlar artık sadece eczanelerde değil, marketlerde ve özel dükkânlarda satılıyor. Vitamin pazarı Amerika’da senede 25 milyar doları geçmiş durumda. Bizde durum henüz o kadar vahim olmasa da küçük Amerika olma yolunda hızla ilerlediğimize de hiç şüphe yok.

Zamanımızda çoğu insanın özellikle de hanımların çantasında Amerikan malı küçük turşu kavanozu cesametinde kahverengi şişeler var. Hatta öyle ki, artık neredeyse herkesin kendine özel bir vitamini, doğal besin desteği olmaya başladı. Üstelik bırakın kadın-erkek; çocuk-genç-yaşlı ayrımını, sarışınlar için farklı, kara kaşlılar için farklı, uzun boylular için farklı, saçını ortadan ayıranlar için farklı, atkuyruğu yapanlar için farklı ürünler var piyasada.

Oysa sağlıklı beslenen insanların, yiyeceklerden gerekli tüm vitaminleri aldıkları için ne daha sağlıklı olmak, ne daha geç yaşlanmak, ne filanca hastalıktan korunmak ve ne de daha güzel olmak için vitamin hapları alması lüzumlu.

Her şey C vitamini ile başladı

Vitamin çılgınlığının temelleri bundan 50 sene kadar önce Amerikalı biyokimyacı Linus Pauling tarafından atıldı. Biri kimya diğeri barışta olmak üzere iki ayrı dalda Nobel Ödülü kazanan tek kişi olan Pauling’in yüksek doz C vitamininin başta kanser, kalp hastalıkları ve enfeksiyonlar olmak üzere pek çok hastalığı önleyebileceğini ileri sürmesiyle vitamin modası da başlamış oldu ve aldı başını gitti.

Vitaminler, vücudumuzda sentez edilmeyen maddelerdir ve sağlıklı bir hayat sürmemiz için bunları almamız mutlaka gereklidir. C vitamini eksikliğinin iskorbüte, B1 vitamini eksikliğinin bir sinir hastalığı olan beriberiye, D vitamini eksikliğinin raşitizme yol açtığı çok iyi bilinir ama normal bir diyette bu vitaminlerin hepsi yeteri kadar hatta fazlasıyla mevcuttur. Hele de bizim gibi sebzenin, meyvenin, sütün, yoğurdun, yumurtanın bu kadar bol ve ucuz olduğu bir ülkede! Çok özel durumlar dışında bu vitaminlerin ekstradan ilaç olarak alınmasına ihtiyaç olmaz.

Ben de hiçbir hastama özel olarak vitamin hapı vermem. “Hangi vitamini alalım veya çocuğumuza hangi vitamini verelim?” diye soran hastalarıma “Mevsim meyve ve sebzelerini yiyin, sofranızdan sütü, yoğurdu, balığı, tavuğu eksik etmeyin, yeterli.” derim. Elmanın yerini tutabilen bir vitamin hapının, balığın yerini tutabilen balıkyağı hapının henüz hiçbir ilaç fabrikasında yapılamadığını hatırlatırım onlara.

Vitaminler de aslında birer ilaçtır ve asla gelişigüzel kullanılmamalıdır. Gerçek vitamin eksikliklerinde düşük dozların bir yararının olmadığı ve vücudun ihtiyacından yüksek dozlarda alınan vitaminlerin ise çeşitli yan etkilere sebep oldukları da unutulmamalıdır.

KAYNAK: A. Rasim Küçükusta/ZAMAN/15.10.2011

Paylaşabilirsiniz

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir