SGK Emeklilik

Ölüm Aylığı Ve Borçlanmada İnce Çizgiler

Sık sık tekrar ettiğimiz bir husus var. Sosyal güvenlik hukukunda her durum kendine özgü olup, kendi koşulları içinde değerlendirilir. Okurumuz Fatih Sırmalı’nın bize ilettiği durum da bunun en güzel örneği. Şartları tıpa tıp aynı olan ikinci bir kişiyi bulmak imkansız diyebiliriz. Fakat benzer koşulları olanlar pekala çıkabilir. Okurumuzun 1935 doğumlu olan dedesi, 1996 yılında vefat etmiş. Dedesinin 1990-1993 yıllarında yurtdışında çalışması var. Ayrıca 1984-1994 yıllarında da muhtarlık yapmış. Muhtarlığı dolayısıyla Bağ-Kur tarafından re’sen sigortalı yapılmış. Ancak hiç prim ödemesi yok. Prim borç süresi 60 ayı geçtiği için sigortalılık süresi SGK tarafından terkin edilmiş. Okurumuz, dul kalan annesine yetim maaşı bağlatabilmek için, dedesinin terkin edilen Bağ-Kur sigortalılık süresini ihya etmek istemiş. Fakat 36 bin lira gibi ödeyemeyecekleri bir borç çıkınca bundan vazgeçmişler. Şimdi, öncelikle 10 yıllık muhtarlık kaynaklı Bağ-Kur sigortalılığını tekrar sildirip, 3 yıllık yurtdışı hizmet süresini borçlanarak yine 4/b(Bağ-Kur) statüsünden emekli olabilir miyiz diye araştırıyor. Veya bu 3 yıl yurtdışı borçlanmasına 2 yıl da askerlik borçlanması ekleyerek 4/a(SSK) statüsünde emeklisi olma imkanı olup olmadığını soruyor.

MEVZUAT İZİN VERMİYOR

Önce sorunun son bölümünden başlamakta fayda var. Okurumuzun dedesi üzerinden annesine 4/a (eski SSK) statüsünden yetim aylığı bağlatmasına imkan bulunuyor. Çünkü hem dedesinin vefat etmiş olması hem de son mevzuat hükümleri buna imkan vermiyor. 5510 Sayılı Kanun’la birlikte hizmet borçlanma işlemlerinde borçlanılan sürelerin 4/a (eski SSK)statüsünde sayılabilmesi için borçlanma öncesi son sigortalılık statüsünün 4/a olması gerekiyor. Oysa okurumuzun vefat eden dedesinin SSK’lı olarak çalışması hiç olmamış. Vefat ettiği için bundan sonra 4/a statüsünden çalışıp borçlanma yapılması da imkansız. Okurumuz 1 Ekim 2008 tarihinden önce ya da dedesi sağlığında yurtdışı borçlanması yapmak isteseydi borçlanmayı SSK’ya yapacaktı. Ancak bu günkü mevzuat buna izin vermiyor. Gelelim 4/b statüsünden yurtdışı borçlanması ya da askerlik borçlanması yapılmasına. 1479 Sayılı Bağ-Kur Kanunu’nda 4 Ekim 2000 tarihinden önce ölüm aylığı için 3 yıllık süre yeterli oluyordu. 1970-1973 dönemi yurtdışı çalışma süresi (kesin tarihler belirtilmemekle birlikte) 3 yıllık süreyi kapsıyor gibi görünüyor. Buna karşın okurumuzun başvuruda bulunduğu SGK birimi, kendisine böyle bir borçlanma yapamayacaklarını söylemiş. Buradaki nüans yurtdışındaki çalışma süresinde gizli. Çünkü 4/b statüsünden yapılacak borçlanmalarda hizmet süresi borçlanılan tarihlere mal edilir. Okurumuzun dedesini örnek alırsak, borçlanma yapılması halinde sigortalılık süresi 1970-1973 olarak kabul edilmeli.

ASKERLİK SÜRESİ
Oysa 1479 Sayılı Bağ-Kur Kanunu zaten 1 Ekim 1972 tarihinde yürürlüğe girdi. Dolayısıyla kanunun yürürlükte olmadığı bir döneme ait hizmet süresinin borçlanılarak kazanılması mümkün değil. Borçlanma ancak 1 Ekim 1972 tarihinden sonraki süre için yapılabilir. Bu durumda da borçlanmalar yoluyla ölüm aylığı için yeterli sürenin kazanılması mümkün olmaz. Fakat yine de okurumuzun dedesinin askerlik süresi ile yurtdışındaki çalışma süresinin 1 Ekim 1972 tarihinden sonrasına denk gelen kısmının tespit edip hesaplanması ve bu iki sürenin toplamının üç yıllık bir dönemi içerip içermediğine bakmasında yarar var.

ALT SINIR

Okurumuzun yetim aylığı için elinde sadece ihya edilen on yıllık sürenin borcunu ödeme seçeneği kalıyor. Bu durumda da katlanılacak külfetin elde edilecek nimete göre çok fazla olduğunu görüyoruz. Çünkü yetim kız çocuğuna bağlanacak aylık, sigortalıya bağlanacak aylığın yüzde yirmi beşine denk geliyor. 1479 Sayılı Kanun’da, 506 Sayılı Kanun’da olduğu gibi sigortalı ve hak sahiplerini koruyucu alt sınır uygulamaları bulunmamakta.
Benzer durumu yaşayan sigortalımızdan tecrübe ettiğimiz üzere bağlanacak aylık tutarı 150-200-TL civarı olacaktır.
Fakat anneniz bunun yanında genel sağlık sigortalısı olup sağlık güvencesine kavuşmuş olacağını da göz önüne almalısınız.
Bu konuda tercih tamamen size kalmış durumda.
Okurumuzun örneğinde olduğu gibi ortaya çıkan durum oldukça tuhaf. Yurtdışında işçi olarak çalışmış bir kişinin, bu süreyi borçlanmak istediğinde işveren gibi kabul edilmesi bu tuhaflıkların başında geliyor.
Bu durumdan kurtulabilmek için çok sayıda kişi borçlanma yaptığı tarihlerde fiilen ve gerçekten çalışmadığı halde bir işyerinden sigortalı görünme ihtiyacı hissediyor.
Keza okurumuzda olduğu gibi, borçlanmanın 1 Ekim 2008 tarihinden önce yapılması halinde mevcut olan bir hak, sonradan kaldırılmış olabiliyor. Bu durum bize yasa değişikliklerinin yapılması sırasında kazanılmış hakların korunması ve işin ruhuna uygun davranılması gerektiği gerçeğini öğretiyor.
Eğer kişi yurtdışında işçi olarak çalışmışsa ve borçlanma yapmak istiyorsa kazanılacak hizmetler çalışılan statüye uygun olmalı.

KAYNAK: CELAL KAPAN / YENİ ASIR Gazetesi/15.05.2012

Paylaşabilirsiniz

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir