Genel

…iş hukuku, iş sağlığı güvenliği…

Çalışma Ve Sosyal Güvenlik Bakanı Sayın Faruk Çelik, Çalışma Ve Sosyal Güvenlik Bakanlığına Bağlı AB Koordinasyon Daire Başkanlığının Yeni Binasını Hizmete Açtı. Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Faruk Çelik, AB sürecinin uzamasında Türkiye’ye bağlı nedenler olduğu gibi AB’nin çifte standart yaklaşımlarından kaynaklanan gecikmelerin de söz konusu olduğunu belirterek, ”AB eğer küresel bir güç olmak istiyorsa, medeniyetlerin buluşmasını, çatışmaların değil, dostlukların, kardeşliklerin, barışın güçlenmesini istiyorsa, çıkış felsefesi açısından ‘hukuk ve demokrasi’ diyorsa, bir başka ifadeyle AB ekonomide ve her alanda bir çekim merkezi olması konusunda yola çıkmış ise Türkiye’nin üyeliğinin önemi ortadadır” dedi.

Çelik, AB Dışilişkiler Direktörü Georg Fischer ile Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığına bağlı AB Koordinasyon Dairesi Başkanlığı yeni hizmet binasının açılışında, çağdaş medeniyetler seviyesini yakalamak ve üzerine çıkmanın Türkiye Cumhuriyetinin 88 yıllık tarihi boyunca belirlediği ana hedefi olduğunu söyledi. 

Türkiye’nin bu doğrultuda birçok çağdaş ülkenin oluşturduğu Birleşmiş Milletler, NATO gibi uluslararası kuruluşlarda yer aldığını belirten Çelik, 1958’de kurulan Avrupa Ekonomik Topluluğu üyeliğine 1959’da başvurulduğunu, 1963’te de ortaklık anlaşması yapıldığını anımsattı.

AB süreciyle ilgili Türkiye’nin yaklaşık 50 yılı geride bıraktığını ifade eden Çelik, şöyle devam etti:

”50 yıldır AB süreciyle ilgili çok önemli adımlar atıldı ama geriye dönüp baktığımızda 90’lı yıllarda kurulan ülkelerin AB’ye girdiğini görüyoruz. Biz ise 1999’da aday ülke, 2005 yılında da ancak müzakerelere başlayan ülke konumundayız. Sürecin bu kadar uzamasında Türkiye’ye bağlı nedenler olduğu gibi, AB’nin çifte standart yaklaşımlarından kaynaklanan gecikmeler de söz konusudur. Onun için biz şunu ifade ediyoruz, AB eğer küresel bir güç olmak istiyorsa, medeniyetlerin buluşmasını, çatışmaların değil, dostlukların, kardeşliklerin, barışın güçlenmesini istiyorsa, AB gerçekten ana kriterler, çıkış felsefesi açısından ‘hukuk ve demokrasi’ diyorsa, bir başka ifadeyle AB ekonomide ve her alanda bir çekim merkezi olması konusunda yola çıkmış ise Türkiye’nin üyeliğinin önemi ortadadır.”

Bu söylemi, AB’ye yük olmak için sürdürmediklerini ifade eden Çelik, ”Tam aksine AB’de yeni bir sinerji oluşturalım, AB’de belki yükü alalım düşüncesiyle, iddiasıyla yola çıkan bir ülkeyiz. Biz AB’nin, ki çıkış noktasına baktığınız zaman o büyük hedeflerin gerçekleştirilmesini ilke edinen bir topluluğun enkaz kaldıran bir topluluğa dönüşmesinin doğru olmayacağı inancındayız” dedi.

Türkiye’nin hedefinin en başından bu yana AB’ye tam üyelik olduğunun altını çizen Çelik, ”Bugün de aynı hedef doğrultusunda yürüyoruz. Bu konunun bilinmesinde yarar var. Türkiye’ye belli çevrelerce, belli ülkelerce yapılan farklı tekliflerin aslında AB’nin çıkışına da temel ilkelerine de saygısızlık olduğu gibi Türkiye’ye de saygısızlıktır diye düşünüyorum” şeklinde konuştu.

AB müzakerelerinde 35 fasıl bulunduğunu, bunların bir kısmının açılmadığını, bir kısmının ise açıldığı halde askıya alındığını anlatan Çelik, ”74 milyon bir Türkiye’den, bölgesinde etkin ve güçlü bir Türkiye’den bahsediyoruz. 50 yılı aşkın süredir AB ile birlikte geçirdiğimiz bir süreç. Bunların tümünü söylememizin amacı AB’deki bu kafa karışıklığının netleşmesi gerekiyor. Ne söylüyorsak açık söyleyelim. AB’den kaynaklanan bu kafa karışıklığının Türkiye’ye fatura edilmesini biz doğru bulmuyoruz. Türk halkı AB süreciyle ilgili önünü gördüğü an hızını çok daha artıracağını, vitesi yükselteceğini söylemek isterim” görüşlerini dile getirdi.

Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığının ilgi alanına giren 2 fasıl hakkında bilgi veren Çelik, bunlardan birinin işçilerin serbest dolaşımını öngördüğünü, bu konudaki tüm çalışmaların AB konseyinde beklediğini, Türkiye’nin de bunun neticesini yıllardır beklediğini söyledi.

Diğer faslın açılabilmesi için 2 kriter bulunduğunu belirten Çelik, bunlardan birinin iş hukuku, iş sağlığı güvenliği, kadın erkek eşitliği, kayıtdışılığın minimize edilmesi gibi konularla ilgili eylem planının hazırlanması olduğunu, bunu geçen yıl hazırlayarak gönderdiklerini anlattı. 

İkinci kriterin ise sendikal mevzuatla ilgili düzenlemeleri içerdiğini söyleyen Çelik, ”Bunları sosyal taraflarla 6 aylık sürede saatlerce görüşerek, sosyal diyalog mekanizmasını çok sağlıklı çalıştırarak tamamladık, Bakanlar Kuruluna gönderdik. Kısa sürede TBMM’ye gelmesiyle, 15 Ocaka kadar sendikal mevzuatın yasalaşmasını gerçekleştireceğiz. Umarım bu düzenlemelerle birlikte 19. faslın açılışını 2012’nin ilk yarısında görmüş ve gerçekleştirmiş oluruz” diye konuştu.

Açılışı yapılan binada insan kaynaklarının geliştirilmesi çerçevesinde çok önemli projelerin gerçekleştirileceği inancını taşıdıklarını belirten Çelik, istihdama dayalı veya iş gücü talebini karşılayacak insan potansiyelini oluşturmaya dönük çalışmalar yapılacağını kaydetti.

AB Komisyonu Dışilişkiler Direktörü George Fischer de binanın önemli çalışmalara hizmet edeceğini, AB fonlarının koordinasyonunun buradan sağlanacağını belirtti.

AB’nin 2007-2013 yılları arasında istihdamın geliştirilmesini desteklemek amacıyla önemli bir kaynak ayırdığını ifade eden Fischer, daha iyi eğitim imkanlarının sağlanması, sosyal olanakların, istihdam imkanlarının artırılması için AB ve Türkiye’nin ortak çalışması gerektiğini söyledi. 

Türk ekonomisinin ve toplumun ciddi bir potansiyeli olduğunu dile getiren Fischer, istihdamın geliştirilmesi programının amacının, bu potansiyeli daha da ileri taşımak olduğunu kaydetti.

Fischer, ”Türkiye’de istihdam, eğitim ve sosyal olanakların artırıldığını görmek istiyoruz. Türk toplumu kapsayıcı bir şekilde geliştiğinde, Türkiye ekonomisi hızlı bir şekilde geliştiğinde bundan faydalanacak olanlar hem Türkiye hem de AB” dedi.

Paylaşabilirsiniz

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir