İş Kanunu İşlemleri

Evlilik nedeniyle kıdem tazminatı

SORU: Merhaba, yazılarınızı takip ediyorum. Aydınlatıcı bilgileriniz için teşekkürler. Mayıs 2009’da evlendim. Özel sektör çalışanıyım. İşyerim ve evim arasındaki mesafe çok uzak olduğundan koşullar benim için ağırlaştı. Evime yeterli vakit ayıramıyorum. İşten ayrılmak istiyorum. Evlilik sebebiyle olduğunu belirtip, kıdem tazminatı istiyorum. Kanun hala yürürlükte mi? Ayrıca, İşyerimden ayrıldıktan sonra koşulları beni yormayacak bir iş bulup çalışırsam, aldığım tazminat geri istenir mi? (SELİN ERDEN)

YANIT: Evlilik nedeniyle işten ayrılmalarda, kıdem tazminatı hakkından yararlanmak için bir yıllık süreniz var. Bu süre bitmek üzere. Bu nedenle bir an önce karar vermelisiinz. Evlilik nedeniyle işten ayrılmak için mazeret belirtmenize gerek yok. Kıdem tazminatı aldıktan sonra daha uygun bir iş bulursanız çalışmanıza bir engel de yok. Eski işvereniniz ödediği kıdem tazminatını geri isteyemez.

Kanunlar arası eşitsizlik
SORU: Özel bir şirkette çalışan bayanım. SSK’dan emekliyim. Bekarım. Bağ-Kur emeklisi annemi, 31 Ağustos 2010’da, SSK emeklisi babamı ise 18 Aralık 2010’da kaybettim. Her ikisinden de yetim maaşı alamıyorum. Ama, Emekli Sandığı emeklisi olsaydım, alabilecektim. Eğer bu bilgiler doğruysa, SGK’ya dava açmayı düşünüyorum. (RUMUZ: MERAK)

YANIT: Anne ve babanızın Emekli Sandığı’ndan, sizin ise SSK veya Bağ-Kur’dan emekli olmanız halinde yetim aylığı alabilirsiniz. Siz Emekli Sandığı emeklisi olsaydınız, anne babanız Emekli Sandığı’ndan da emekli olsalar, yine yetim aylığı alamazsınız. Dava açma hakkınız her zaman var. Ama son günlerde dava açma moda oldu. SGK vatandaşlarıyla en fazla davalaşan kurum. Bu işin doğasından kaynaklanıyor. Çünkü SGK, nüfusun neredeyse tamamını ilgilendiren bir kurum. Yasal düzenlemeler, farklı kişi ve durumlarda farklı sonuçlar doğuruyor. Çok fazla davaya muhatap olmanın bir başka nedeni ise, kurumun işleyişi. Örneğin, SGK işlemleriyle ilgili bir usul kanunu hala yok. Oysa vergi uygulamalarında en önemli kanun, Vergi Usul Kanunu’dur. SGK’da uygulama sorunları, eskiden, genelgelerle çözülmeye çalışılıyordu. Şimdi Resmi Gazete’de yayınlanan tebliğlerle uygulamaya yön veriliyor. En azından vatandaş Resmi Gazete’den bilgiye ulaşabiliyor.

ÜÇ AYRI KANUN
SSK, Bağ-Kur ve Emekli Sandığı kanunlarında ölüm aylığından hak sahipliği konuları düzenlenirken, birbirlerinden farklı bir uygulama öngörülmüş. Üç kanunu karşılaştırdığımızda, Emekli Sandığı Kanunu sanki hak sahiplerinin lehineymiş gibi duruyor. Çünkü anne veya babası Emekli Sandığı iştirakçisi olup, kendisi, SSK veya Bağ-Kur’dan emekli olan kız çocuklarına yetim aylığı hakkı vermiş. Bu düzenleme, Emekli Sandığı iştirakçilerinin kız çocukları arasında eşitlik ilkesine aykırı sonuçlar doğuruyor. Bu eşitsizliği yargıya taşıyan oldu mu bilmiyorum. Ancak eşitsizliklerde mahkemelerin yasal düzenlemeleri yerindelik denetimine tabi tutmadığını söylemeliyim. Emekli Sandığı Kanunu’nda böyle bir hak verilmiş. öyleyse Bağ-Kur ve SSK kanunlarında da verilmeliydi şeklinde bir yargı denetimi yapılmıyor. Sadece Emekli Sandığı veya SSK yahut Bağ-Kur kanunlarının kendi içerisinde eşitlik ilkesine aykırılık oluşturulup oluşturulmadığına yönelik bir bakış açısı var. Aksine, ilk söylediğimiz gibi bir yerindelik denetimi, kuvvetler ayrılığı ilkesine de ters düşüyor. Çünkü kanunları çıkarmak yasama organının işi. Yasama organı, her kanunu farklı amaçlarla çıkarabilir. Örneğin, SSK’dan en az 3 bin
600 günden yaşlılık aylığı bağlanabilirken, Emekli Sandığı ve Bağ-Kur’da, kısmi aylık için 15 tam yıl; 5 bin 400 güne ihtiyaç var. Yasa koyucu, SSK’lı çalışanların yıpranmalarının, iş bulup sigortalılıkta devamlılıklarının daha güç olduğunu v.b. dikkate alarak, asgari koşulu daha düşük belirlemiş olabilir. Aynı uygulama, çok tartışılan İntibak Yasası için de geçerli. SSK, Bağ-Kur ve Emekli Sandığı’na tabi çalışanlar, bu güne dek farklı statülere tabi olup, farklı değerlendirme ölçütlerine göre prim ödediler. SSK’lılar, uzun yıllar, gösterge sistemine göre en düşük ve en yüksek kazanç limitleri dahilinde prim
ödüyordu. Bağ-Kur’da zorunlu basamak sistemi vardı. Memurlarda ise görevlerine bağlı gösterge sistemi esas alınıyordu. Örneğin düşük göstergeli bir memur, fedakarlık yapıp aradaki farkı cebinden kapatmak suretiyle Başbakanlık Müsteşarı ile aynı gösterge üzerinden kesenek yatırmak istese de mümkün değildi. Bağ-Kur’lular başlangıçta basamak seçme özgürlüğüne ve belli şartlarla basamak yükseltme hakkına sahipti. İlk Bağ-Kur’lu olurken tercihini birinci basamaktan yapıp uzun yıllar düşükten prim ödemişse, doğal olarak, emekli maaşı da ona göre düşük oluyor. SSK’lıların çok büyük kısmının ise daha yüksek ücretler aldıkları halde, bildirimlerinin asgari ücretten yapıldığını bilmeyen yok.

Kaynak:Celal KAPAN/Y.Asır/26.4.10

Paylaşabilirsiniz

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir