Memur Rehberi SGK Kamu İşlemleri

Bile bile lades

Memuriyet görevinden henüz emekli olmadan ayrılan memurların, ikramiye alıp alamayacakları yeniden tartışma konusu oldu. Anayasa Mahkemesi, 12 Mayıs 2011 tarihli kararı ile bu konuda bir kez daha çalışanlar lehine hüküm verdi. Şimdi biraz geriye gidelim ve konunun evveliyatını hatırlamaya çalışalım. Memurların emeklilikte ikramiye alabilmesi için, başlıca iki koşul mevcut. İlki hizmetlerinin tamamının, 5434 Sayılı Emekli Sandığı Kanunu’na veya 5510 Sayılı Kanun’un 4. maddesi 1. fıkrası c bendine tabii statüde geçmiş olması. Zaten bu konuda bir tereddüt de yok. İkinci ve asıl tartışmalı durum, Emekli Sandığı iştirakçiliğinin yanında, bunun öncesi veya sonrasında bir miktar da diğer kurum ve statülerde çalışılmış olmasında yaşanıyor. Bu durumda ikramiye alabilmek için, emeklilik öncesi tabi olunulan en son statünün 5434 Sayılı Kanun’a göre iştirakçilik veya 1 Ekim 2008 sonrasında 5510 Sayılı Kanuna göre 4/c sigortalılığı olması şart. Eğer bunların dışında, son çalışılan statü, SSK veya Bağ-Kur ya da 5510 Sayılı Kanun’un 4/a veya 4/b statüsü olması halinde ise Emekli Sandığı emeklisi dahi olsanız bile ikramiye alamıyorsunuz.

BİR ÖRNEK VERELİM
Bunu şu şekilde örneklendirelim. Uzun yıllar bir işyerinde SSK’lı ya da Bağ-Kur’a tabi bağımsız çalıştınız. Sonradan Emekli Sandığı’na tabii bir işe girdiniz ve buradan emekli oldunuz. Emekli Sandığı’na tabii çalışmalarınızın karşılığında ikramiye alabilirsiniz. Çünkü son irtibatlı olduğunuz kurum Emekli Sandığı. Fakat tersine, uzun yıllar Emekli Sandığı iştirakçisi olarak çalışıp kesenek yatırdınız, ama emekli olmadan önce memuriyetten ayrıldınız. Kalan sürenizi SSK’lı ya da Bağ-Kur’lu (veya 5510 Sayılı Kanun 4/a-b statüsünden) sigortalı olarak tamamlamayı tercih ettiniz. Eğer, Emekli Sandığı sonrası hizmet süreniz üç buçuk yılı geçmiyorsa, yine Emekli Sandığı emeklisi olabiliyorsunuz. Ama eğer süre, üç buçuk yılı aşmışsa artık diğer statülerin emeklisi sayılmaktasınız. Fakat her iki durumda da Emekli Sandığı’na tabii geçen sürelerinizin karşılığında emekli ikramiyesi alma hakkınız olmuyor. Nedeni son tabii olunulan kurumun Emekli sandığı olmaması.

EŞİTSİZLİK VAR
Örnekler, bize bu konuda bir eşitsizliğin olduğunu gösteriyor. Bu eşitsizlik, hem Emekli Sandığı’ndan emekli olanlar, hem de diğer statülerin emeklileri arasında görülüyor. Bu durum tamamen kanuni düzenlemelerin içeriğinden kaynaklanıyor. Yoksa iş hukukundaki kıdem tazminatına bakarak, istifa eden tazminat alamaz yorumunu yapmak mümkün değil. Kaldı ki 5434 Sayılı Kanun’a göre, ödenen ikramiyenin iş hukukundaki kıdem tazminatından çok farklı yönleri de mevcut. Memurlara emekli ikramiyesi ödenmesi, geçmişse sanılanın aksine 5434 Sayılı Kanun’da değil de, 2829 Sayılı Sosyal Güvenlik Kurumlarına Tabi Olarak Geçen Hizmetlerin Birleştirilmesi Hakkında Kanun’da yer almaktaydı. Uygulamada eşitsizliğe yol açan bu düzenleme, önce 2005/40 Esas Numaralı dava ile Anayasa Mahkemesi’ne taşındı. Anayasa Mahkemesi, 5 Şubat 2009 gün ve 2009/17 Sayılı kararında 2829 Sayılı Kanunun 12. maddesindeki “Son defa T.C. Emekli Sandığı’na tabii görevlerden emekliye ayrılan” ibaresini Anayasa’ya aykırı bulup iptal etti. Yasal düzenleme yapılması için de idareye 5 Haziran 2009 tarihinden başlamak üzere bir yıllık süre verdi. Bunun üzerine konu yürürlük tarihi 1 Haziran 2010 olan 16 Haziran 2010 tarih 5997 Sayılı Kanunla bir kez daha düzenlendi. Ama bu düzenleme, ikramiye hakkı bekleyenler için tam bir hayal kırıklığı oldu. Çünkü daha önce 2829 Sayılı Kanun’da yer alan ve Anayasa Mahkemesi tarafından da iptal edilmiş olan hüküm, aynı sonucu doğuracak şekilde, bu defa 5434 Sayılı Emekli Sandığı Kanunu’na taşınarak kanunlaştı.

İPTAL KARARI
Bizce idare, “bile bile lades” demişti. Çünkü Anayasa Mahkemesi, önceki iptal kararını, düzenlemenin 5434 Sayılı Kanun’da yapılması gerektiği halde, 2829 Sayılı Kanun’da yer almasından dolayı vermemişti. Tam tersine, konunun eşitsizlik yönüne vurgu yapan bir iptal söz konusuydu. Doğal olarak, bizim de çağrı yaptığımız üzere konu, bu defa 5997 Sayılı Kanun’un Anayasaya aykırılığı dolayısıyla yeniden Anayasa Mahkemesi’ne taşındı. Anayasa Mahkemesi 12 Mayıs 2011 günü beklenen iptal kararını bir kez daha verdi. Şimdi önce bu kararın yayımlanması ve Meclisin bu konuda yeni bir yasal düzenleme yapması aşamaları gelecektir. Bu haktan yararlanacak kişilerin sayısının devlete ne kadar bir mali yük getireceğini bilemiyoruz. Ancak umudumuz yeni yasal düzenlemenin Anayasa Mahkemesi’nin ısrarlı kararları da göz önünde bulundurularak yapılması. Ya da kısaca, yeniden “bile bile lades” denilmemesi yönünde.

Celal KAPAN/Yeni Asır/17.5.2011

Paylaşabilirsiniz

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir